Bir nakliye şirketinde çalışan Hüseyin, iş yerinde sıradan bir gün geçiriyordu. Fakat o gün, tüm hayatını değiştirecek bir olayın içine çekilecekti. Şirketin en değerli kamyonlarından biri kaybolmuştu ve tüm ekip aracın bulunması için seferber olmuştu. Hüseyin de bu arama operasyonuna katıldı, ancak kayıp bir kamyonun peşinde koşarken kendi içinde de kaybolmuş bir şeyler olduğunu fark edecekti.
Hüseyin, kaybolan kamyonu bulmak için çıktığı yolda, küçük bir kasabaya yöneldi. Kasaba, sakinliği ve doğallığı ile Hüseyin'in yıllardır unuttuğu hisleri su yüzüne çıkarmıştı. İşin ilginci, kamyonun kaybolduğu yer de tam bu kasabanın yakınlarındaydı. Ancak bu fiziksel yolculuk, Hüseyin için ruhsal bir arayışa da dönüşmeye başlamıştı. Kasabanın içinden geçerken, uzun zamandır unuttuğu çocukluk anılarına, eski hayallerine ve bastırdığı duygularına adeta yeniden kavuşuyordu.
Kamyonu bulmak bir yana, Hüseyin kendisini daha da derin bir arayışın içinde buldu. Bu arayışta öğrendikleri ise hayatına bambaşka bir yön verecekti. Kayıp kamyon sonunda bulundu, fakat Hüseyin'in gerçek keşfi, yıllardır fark etmediği, kendinde kaybettiği duyguları bulmak oldu.
Bu sıradışı hikaye, bazen kayıpların sadece fiziksel değil, duygusal ve ruhsal olabileceğini gösteriyor. Kayıpların peşinden gitmenin, bazen kendimizi bulmamıza yardımcı olabileceğini Hüseyin'in yaşadıklarıyla bir kez daha anladık.