İstanbul'un tarihi ilçelerinden biri olan Fatih'te, geçtiğimiz günlerde meydana gelen depremin ardından yaşanan bir bina çöküşü, kentte büyük bir endişeye yol açtı. Bu yazımızda, yaşanan olayın detaylarına, etkilerine ve İstanbul'daki yapı güvenliği konusuna derinlemesine bir bakış sunacağız. Deprem sonrası binaların sürdürülebilirliği ve güvenliği, uzmanlar tarafından sıkça dile getirilen bir konudur ve Fatih'teki çöküş, bu tartışmaları yeniden gündeme taşıdı.
Öncelikle, 2023'ün Ekim ayında meydana gelen 4.8 büyüklüğündeki depremin merkez üssü, Marmara Denizi'nin kuzeyinde yer alan Adalar bölgesi olarak belirlendi. Ancak, bu sarsıntı İstanbul'un birçok noktasında hissedildi ve özellikle Fatih'te ciddi bir panik yaşandı. Şehrin yoğun nüfus barındıran bu bölgesinde, vatandaşlar aniden sokağa döküldü. Depremin ardından ilk gelen raporlar, bazı binalarda hasar olduğunu ortaya koyarken, en korkutucu gelişme, bir binanın tamamen çökmüş olduğunun tespit edilmesi oldu.
Çöken binanın, depreme dayanıklı olmadığı ve yıllardır bakımsız kaldığı belirtiliyor. Uzmanlar, eski yapıların bu tür doğal afetler karşısında yüksek risk taşıdığını vurgularken, çöküş sonrasında yapılan incelemelerde, binanın temelindeki ciddi aykırılıkların belirlenmesi dikkat çekti. Mahalle sakinleri, yıllardır bu binanın durumu hakkında endişelerini dile getirdiklerini, ancak hiçbir önlem alınmadığına dair ifadelerde bulundu. Olayın hemen ardından, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekipleri bölgeye intikal etti ve olayla ilgili gerekli araştırmaları başlattı.
Fatih'teki çöküş, İstanbul'da yapı güvenliği konusunu bir kez daha gündeme getirdi. Zira İstanbul, deprem kuşağında yer alan bir şehir olarak, taşıdığı riskler nedeniyle sıkı bir yapı denetimine ihtiyaç duymaktadır. 1999 İzmit depreminden sonra, şehirde birçok yapı denetim standardı güncellenmiş olsa bile, eski yapıların durumu her zaman bir risk unsuru olmuştur.
Uzmanlar, İstanbul'un tarihi yapılarının çoğunun asbest gibi zararlı maddeler içermesi ve depreme dayanıklı olmaması nedeniyle özellikle risk taşıdığını belirtiyor. Fatih gibi çok sayıda tarihi yapının bulunduğu bir bölgede, ev sahiplerinin binalarının durumunu gözden geçirmesi ve gerekli tedbirleri alması büyük önem taşıyor. Deprem sonrasında yapılan incelemelerde, çökme yaşanan bu binanın kontrolsüz bir şekilde yapılaşmanın sembolü olduğu ifade edildi. Bu durum, sadece o binada değil, çevresindeki yapılar için de potansiyel tehlikeler oluşturmakta.
Söz konusu olayın ardından, yetkililer bölgedeki diğer binaların güvenliği hakkında çalışmalar başlattı. Birçok bina, kısa sürede denetim altına alındı ve acil onarımlara ihtiyaç duyan yapılar belirlendi. Bu tür yıkımların önüne geçmek amacıyla, binaların sıkı bir denetim sürecine tabi tutulması gerektiği ve eski yapıların güçlendirilmesi gerektiği konusunda fikir birliği sağlandı. Ancak, bu noktada, sadece devletin değil, bireylerin de sorumluluk alması gerektiği vurgulanıyor.
Sonuç olarak, İstanbul Fatih'te yaşanan bu çöküş, kentin deprem bölgeleri açısından ne denli riskli bir yapıya sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Vatandaşların güvenliğini sağlamak ve bu tür felaketleri en aza indirmek için, kentteki binaların acil olarak gözden geçirilmesi ve gerekli güçlendirilme çalışmalarının başlatılması gerektiği bir gerçek. Gelecekte benzer olayların yaşanmaması adına, yapı güvenliği konusu daha fazla gündeme gelmeli ve kamu bilincinin artması sağlanmalıdır.