Gerçek bir trajedi olarak anılan Erva cinayeti, Türkiye’nin gündeminden düşmüyor. 15 yaşındaki Erva’nın katledilmesi, sadece aileyi değil, tüm ülkeyi derinden sarstı. İlgili makamlardan ve toplumdan gelen tepkiler, adaletin sağlanması amacıyla sürerken, katilin ceza süreci de merakla takip ediliyordu. Sonunda mahkeme kararı açıklandı ve bir dönem herkesin yüreğinde açtığı yaralar bir nebze olsun kapanmaya başladı.
Olayın detaylarına baktığımızda, Erva'nın acı sonunun nasıl gerçekleştiği gözler önüne seriliyor. Erva, geçmişte yaşadığı zorluklar ve travmalarla dolu bir hayatın öznesiydi. Genç yaşında birçok zorlukla mücadele eden Erva, maalesef ki kötü bir son ile yüzleşmek zorunda kaldı. Katili, tanıdığı biri olarak gördüğü birisi çıktı. Yapılan soruşturmalar, olayın öncesine dayanıyor. Genç kıza yönelik saldırının arka planındaki sebepler araştırıldıkça, toplumun dikkatini çeken birçok sorun da su yüzüne çıkmaya başladı. Bu tür şiddet olaylarının nasıl bir hale dönüştüğünü, özellikle genç yaşta bireylerin maruz kaldığı travmaların etkisini gösteriyor.
Erva'nın katilinin yargılandığı davada nihayet bir karar verildi. Alınan ceza, hem Erva'nın ailesinin hem de kamuoyunun beklentilerini karşılar mı sorusu gündemde kalıyor. Mahkeme, sanığı tasarlayarak adam öldürmek suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı. Bu kararla birlikte, toplumda bir nebze olsun rahatlama hissi oluştu. Fakat, birçok kişi bu cezanın yeterli olup olmadığını sorguluyor. Zira, bu tür olayların tekrarlanmaması adına yalnızca cezanın ağır olması yetmiyor; aynı zamanda toplumsal bilinçlenmeye ve eğitim süreçlerine de büyük ihtiyaç var. Erva'nın davası, aslında birçok genç kızın ve kadınların sesinin duyulması gereken bir noktada buluşması anlamına geliyor. Kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin önlenmesi adına atılacak adımların da zamanında ve etkili bir şekilde atılması gerektiği her platformda vurgulanmakta. Ülkemizdeki hukuk sistemi, mağdurlar adına adaletin yerini bulabilmesi için elinden geleni yapmakla birlikte, toplumsal bilançonun ne denli ağır olduğunu unutmamak gerekiyor. Yani bir başka deyişle, davanın sonucu yalnızca bir kadına yönelik cinayetin cezasını ödemekten çok daha derin anlamlar taşımalı.
Bu süreçte, sosyal medya üzerinden ve çeşitli platformlarda ciddi bir farkındalık yaratılmaya çalışıldı. 'Erva İçin Adalet' gibi kampanyalar, pek çok gencin aktif katılımını sağladı ve bu durum bir tür dayanışma ruhu ortaya çıkardı. Erva'nın davası, aslında birçok benzer olayın da önünü kesmek için bir fırsat olmalı. Bu tür durumların yaşanmaması için farkındalık oluşturmak ve kalıcı çözümler üretmek gerekmekte. Dolayısıyla, yalnızca bir cezanın verilmesiyle yetinilmemeli, eğitim, bilinçlendirme gibi çalışmaların hayata geçirilmesi gerekmekte.
Sonuç olarak, Erva’nın cinayeti ve sonrasında gelen mahkeme kararı, toplumda ciddi bir etki yarattı. Evveledel, bu tür trajik olayların önlenebilmesi adına attığımız adımlar artık daha fazla önem kazanmakta. Gerçekten de adaletin yerini bulması, bizlerin görevi olmalı ve bu doğrultuda üzerimize düşeni yaparak, geleceğimizi daha güvenli bireyler için hazırlamak zorundayız. Erva’nın hatırası, yalnızca bir cinayetin kurbanı olmaktan çok daha fazlasını ifade ediyor; bilinçli bir mücadele için çağrı niteliğinde. Adalet, bu kez yerini bulmuştur ama adil bir toplum oluşturma mücadelesi devam etmelidir.